Astrolojik danışmanlık verirken, danışanlarımdan gelen en önemli sorulardan biri “Peki bu benim kaderim midir, bu hep böyle mi olacaktır” sorusudur. Bu konu, benim de üzerinde düşünmekten en çok keyif aldığım konulardan biridir.

Hadi hep birlikte bu konu üzerinde biraz kafa yoralım..

Öncelikle bu yazıyı okuyorsanız Astroloji ile ilgili olduğunuzu varsayıyorum. Burcunuzu biliyor, hatta onunla ilgili okumalar yapıyorsunuz.. Belki yükselen burcunuzu bile hesapladınız… Belki de doğum haritanızı gayet iyi biliyorsunuz veya öncesinde bir Astrolog ile çalışma yapmıştınız.

Bunların hiçbirisi de olmayabilir, hepsi kabulümdür. Önemli olan şu anda bu yazıyı okumaktasınız ve artık benim misafirimsiniz. Öncelikle kendinizi rahat hissedin, derin birkaç nefes alın, çayınızı kahvenizi hazırlayın… Çok eğlenceli bir konuda biraz beyin hücrelerimizi çalıştıracağız. Hazır mısınız?

Öncelikle kader nedir? Ah bizler, ne kadar da çok severiz bu kelimeyi kullanmayı. Bazen bu kelimenin ardına saklanır, tüm suçu onun üzerine atarız. Kahpe kader deriz, eylemlerimizin sorumluluğunu almak yerine suçlamayı başka bir yere yöneltmenin dayanılmaz hafifliği ile.. Sorumuza geri dönecek olursak, kader için “Yaradan”ın bizim için seçmiş olduğu özel plan diyebiliriz. Biz ne yaparsak yapalım bu planı değiştiremeyiz. Hayatımızın akışı aslında önceden belirlenmiş, bu yol haritası alnımıza yazılmıştır. Peki gerçekten de böyle olabilir mi? Bizim özgür irademizin seçimlerimizde hiç mi etkisi yoktur? Herşey bu kadar belli ise, biz sadece rollerimizi oynayan kuklalar mıyız?

Ben bu noktada Astroloji eğitimimi tamamladığım okulumun felsefesini benimsiyorum. Bu Stoa Felsefesi’dir. Stoa Felsefesi ve Astroloji arasında yakın bir bağ vardır. Stoa öğretisi zihnin mutluluğu ve huzuru ile ilgilenir. En yüksek erdem, iyi ve mutlu yaşamaktır. Akla uygunluğun ölçüsü doğaya uygunluktur. Çünkü akıl da bir doğa yaratısı, bir madde ürünüdür. Aklın bütün düşünceleri doğada olup bitenin bir yansımasıdır. Doğa bilgisi de insana yaşamak ve mutlu olmak için en doğru ölçüyü verecektir.

Stoacılara göre; Doğa’da mükemmel uyum saklıdır, evrenin ruhu tüm canlı varlıklara etki eder. Evrenin bir parçası olan insan, doğayla uyum içinde yaşadığı takdirde aradığı mutluluğa kavuşur. Yazgı, Tanrı’nın planının bir parçasıdır ve kişinin huzuru Tanrı’nın planını kabulünden geçer.

Ancak kişinin özgür iradesi ve seçimleri de bir o kadar önemlidir. Dışsal nedenler belli bir yere kadar harekete geçirici olsa dahi kişinin vereceği tepki kendi doğasına bağlıdır. Nasıl ki uçurumun ucunda duran yuvarlak bir taşı harekete geçirmek için ufak bir itici kuvvet gerekli ise, kübik bir taşın uçurumun başından harekete geçmesi bir o kadar zordur.

Dolayısıyla vereceğimiz tepki ve seçimlerimizin doğamıza bağlı olarak hayatımızı şekillendirdiğini düşünüyorum. Hayata karşı kaderci bir yaklaşımım yok ancak kaderin de bir noktaya kadar etkili olduğuna inanıyorum. Örneğin en başta içine doğduğunuz ailenizi seçebiliyor musunuz? Ailenizin sosyo – ekonomik şartları, ebeveynlerinizin size olan yaklaşımı ve yetiştirme biçimleri büyük ölçüde sizin kişiliğinizi ve psikolojinizi de etkilemiyor mu? Hayatınızda kontrolünüz dışında gelişen birtakım olaylar sizde büyük değişimlere neden olmuyor mu? Belki bazılarınız şu anda içinden “İşte bunların hepsi kaderimizi meydana getiriyor, kaderden kaçış yok” diyor olabilir.

Hayatı bir tren yolculuğuna benzetecek olursak hayatımızda ana yönler, duraklar ana hatlarıyla belirlenmiştir. Özellikle jenerasyon gezegenleri dediğimiz Uranüs, Neptün ve Pluto’nun transitleri hayatımızda önemli ana yol ayrımlarına neden olurlar. Ancak her zaman için kendi özgür irademiz ile seçebileceğimiz ara duraklar mevcuttur. Canımız istediği zaman bir durakta inebilir, muhteşem manzaranın tadını çıkarabilir, sonrasında istediğimiz yöne doğru tekrar yol alabiliriz. Bence asıl önemli olan kendi doğamızın farkında olmak, tam olarak bu hayatta ne istediğimizi kendimize soracak ve bunu uygulayacak cesarete sahip olabilmektir. Elbette hayatta istemediğimiz olumsuz durumlar, kontrol dışı faktörler olacaktır. Ancak bunlara karşı vereceğimiz tepkiler, alacağımız kararlar bizi aşağı da çekebilir, yukarı da taşıyabilir. Bizde kriz yaratan her negatif durum aslında ruhsal anlamda büyümemiz ve gelişmemiz için bir fırsat değil midir? Önemli olan bu zorlu zamanlarda kabullenmeyi öğrenebilmek, akıntıya karşı kürek çekmemek, değişime adapte olabilmektir.

Sonuç olarak konuyu bağlamak gerekirse; bana sorarsanız evet kader belli bir noktaya kadar etkilidir ve bazı şeylerden kaçmamıza imkan yoktur. Ancak ve ancak biz olaylara karşı verdiğimiz tepkileri değiştirerek, olaylara farklı bir pencereden, farklı bir algı ile bakarak sorunlarımız artık sorun olmaktan çıkar.

ISAR CAP Danışman Astrolog 

Pınar M. Selçuk

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir