Hadi benimle gelin ve birlikte zaman içinde kısa bir yolculuğa çıkalım.. Şu modern dediğimiz zamana biraz ara verelim ve 11.yy İslam dünyasının ve tüm zamanların en büyük bilginlerinden biri olan El-Biruni’nin dünyasına konuk olalım. Yıl 973, günlerden 4 Eylül… Bugünkü Özbekistan sınırları içinde bulunan Batı Harezm’in başkenti Kas’ın dış mahallelerinde, fakir bir ailede bir bebek dünyaya gelir. Küçük yaşlarda annesini ve babasını kaybeden bu bahtsız çocuğun sergilediği deha, kulaktan kulağa yayılır ve sonunda hanedanlık ailesine ulaşır. Harezm Emiri’nin kuzeni olan Astronom ve Matematikçi Ebu Nasr el-Mansur, Biruni’yi himayesine alır. Böylelikle küçük Biruni dönemin ünlü âlimlerinden dersler almaya başlar, matematik ve astronomide her geçen gün ilerler, donanımlı bir biçimde yetişir. Ayrıca saray kütüphanesinde bulunan Yunanca’dan Arapça’ya çevrilmiş olan ünlü el yazmalarını da inceleme fırsatını bulur.

Astronomi alanındaki çalışmalarına genç yaşlarında yaptığı rasatlar, şehirlerin coğrafik konumları, birbirlerine uzaklıkları, enlem ve boylamlarını belirleme ve yerin eksen eğikliğini hesaplama gibi bilimsel çalışmalarla başlar. Boylam belirlemede yeni bir yöntem bulur, Trigonometri konusunda önemli buluşlar yapar. Rasat yapma ve rasathane kurma açısından medeniyete büyük katkılar sağlar. 29 maddenin özgül ağırlığını gerçek değerlerine çok yakın olarak hesaplar.

Gazneli Sultan Mahmud Dönemi’nde 1017- 1030 yılları arasında Kuzey Hindistan’a düzenlenen seferlere katılır, sonrasında kendisi de bölgeye seyahatler yapar, Sanskritçe öğrenir, Hintli bilim adamlarıyla görüşmelerde bulunur. Öyle ki o dönemde, Gazne ve Hindistan’da sagar (okyanus) ve bilgi büyücüsü ünvanlarıyla nam salar. Gazneli Mahmut’un saray astroloğu olduğu iddia edilen Biruni, hem pozitif hem de beşeri bilimlerde arkasında çok sayıda eser bırakarak yaklaşık 78 yaşında 1051’de Afganistan’daki Gazne’de bu dünyaya gözlerini kapar. Yaşamı boyunca birçok farklı hükümdar ve emirin himayesine girer, onlardan destek görür, saraylarında çalışır. Çok yolculuk yapmış bir bilgindir. İran, Afganistan ve Kuzey Hindistanı’ı dolaşır. Çağdaşı, kendisinden sadece 7 yaş küçük olan, ünlü bilgin İbn-i Sina ile fizik, felsefe ve astronomi konularında Aristo’nun öğretileri doğrultusunda mektuplaşır, bu mektuplar aracılığı ile 2 büyük deha zihinsel tartışmalar içine girer.

Biruni kendi etnik mensubiyeti ile ilgili olarak bugüne gelebilen 20 civarındaki eserinin hiçbirinde belirli bir ifade kullanmaz. Toplamda çok çeşitli konularda kaleme aldığı 180 civarında eseri olduğunu bilmekteyiz. Farsça’da dış anlamına gelen birun kelimesinden yola çıkılarak, kendisine “dışardan gelen, taşralı” anlamında el-Biruni adı verildiği düşünülür. Osmanlı nüfus kayıt defterlerinde ise, birun yabancı anlamına gelen farklı aşirete mensup aileler için kullanılır.

Biruni tüm eserlerini dönemin ilim ve edebiyat dili olan Arapça olarak yazar. Arapça, Türkçe, Farsça’nın yanında İbranice, Rumca, Süryanice, Yunanca ve Sanskritçe bilir. Eserlerinde kullandığı Arapça, ana dili olmadığından dolayı akıcı ve kolay okunan bir Arapça değildir.

Çok geniş bir yelpazede eserler veren Biruni; filozof, matematikçi, astronom, astrolog, fizikçi, jeolog, coğrafyacı, tarihçi, farmakolog ve edebiyatçı kişiliği ile öne çıkar. Astronomi konusunda ana yapıtı olan El-Kanunu’l-Mes’üdi’si zamanımıza intikal etmiş olmakla beraber, bu konudaki diğer eserlerin büyük bir kısmı kayıptır. Biruni’nin İslam dünyasının en kalburüstü astronomlarından biri olduğu şüphe götürmez.

Biruni’nin astrolojiye yaklaşımı, özellikle astronomi ile ilgili yanları ve ilimlerin bütünselliği çerçevesinde olur. Onun yaşadığı dönemde zaten astronomi ve astroloji birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Büyük bilgine göre sihir, kehanet, fal, ilmin dışında kalan alanlardır. Bilimsel bir kafaya sahip olan Biruni, sihre ve büyüye inanmaz, bunların illüzyon ve el becerisi olduğunu ileri sürer, yalancıların halkı kandırmak için bu yola başvurduğunu belirtir. Batıl inançlara karşı çıkarak, ilmi araştırmalara engel olacak saplantılardan ve peşin fikirlerden her daim kaçınır. İslam dinine bağlıdır ancak her türlü hurafenin, tutuculuğun karşısındadır.

Astroloji üzerine yazmış olduğu 23 çalışmadan sadece 3’ü mevcuttur. Bunlardan en önemlisi ve en büyüğü olan Arapça ve Farsça yazmış olduğu The Book of Instruction in the Elements of the Art of Astrology 1934’de Robert Ramsey Wright’in çevirisiyle basılmıştır. Ne yazık ki astroloji konusunda yazılmış olan bu önemli şaheser halen dilimize kazandırılmamıştır. Kısaca Tencim olarak bilinen Astroloji eserine burçların karakteristik özelliklerine göre 4 element ile bağlantısını inceleyerek başlar. Burçların temel olarak sıcak ve soğuk yapılı olarak 2 başlık altında ayrılabileceğini belirtir. Sıcak burçlar; Koç, İkizler, Aslan, Terazi, Yay ve Kova’dır. Soğuk burçlar ise Boğa, Yengeç, Başak, Akrep, Oğlak ve Balık’tır. Bunlar da kendi içlerinde nemli ve kuru olarak 2’ye ayrılırlar. Sıcak ve kuru olanlar (Koç, Aslan ve Yay) ateş ile ilgilidir ve antik fizyolojiye göre aşırı sinir ve asabiyetle bağlantılıdır. Soğuk ve kuru olanlar (Boğa, Başak ve Oğlak) toprak ile ilgilidir ve melankoli ile bağlantılıdır. Sıcak ve nemli olanlar (İkizler, Terazi ve Kova) hava ile ilgilidir ve kanla bağlantılıdır. Soğuk ve nemli olanlar ise (Yengeç, Akrep ve Balık) su ile ilgilidir ve vücutta mukus  (balgamla)  bağlantılıdır. Sıcak burçların tümü eril, soğuk burçların tümü dişidir. Hint astrolojisine göre dişi burçlar daha şanslı iken, eril burçlar daha şanssızdır. Genel bir kanı vardır ki; tüm eril burçlar gündüze, dişi burçlar ise geceye aittir. Gündüze ait gezegenler gündüz ışığında daha güçlü iken, geceye ait gezegenler gece ışığında güçlüdür. Biruni kitabında burçları insan, hayvan, sesli, sessiz, doğurgan ve kısır olarak gruplara ayırmıştır. Burçları işaret ettikleri yönlere ve rüzgârlara göre sınıflandırmış, vücutta hangi bölgelere karşılık geldiklerini anlatmıştır. Arada Yunan ve Hintliler’e göre farklı anlayışlar var ise onları da objektif bir şekilde ortaya koymuştur. Burçlara göre davranış şekillerini, simgeledikleri insan tiplemelerini ve fizyolojik özelliklerini, hangi hastalıklara karşı güçlü veya zayıf olduklarını açıklamıştır. Coğrafik özelliklere göre burçları sınıflandırmış, her bir burcun karşı geldiği hayvanları belirtmiştir.

Burçların birbirleri ile olan açısal ilişkilerini ortaya koymuş, açılara göre burçların birbirlerini nasıl gördüklerini anlatmıştır. Eserinde kendisinden 200 yıl önce yaşamış olan ünlü bilim adamı, astronom ve astrolog olan Ebu Maşer’den bahsetmiş, onun burçların açısal ilişkileri konusunda görüşleri ile kendi görüşlerini karşılaştırmıştır. Burçların ardından gezegenlerin karakteristik özelliklerini açıklamıştır. Gezegenleri malefik – benefik, eril-dişi, gündüz-gece, üçlü yönetici olarak sınıflandırmış, 24 saat içinde ve haftanın günlerinde hangi gezegenin hangi saatte ve günde yönetici olduğunu belirtmiştir.

Kalde sıralaması ve bir Pers tekniği olan Firdaria tekniğini anlatmıştır. Gezegenlerin simgeledikleri yerleri, bölgeleri, ülkeleri, metalleri, bitkileri, çiçekleri, gıdaları, hayvanları, insan vücudundaki organları, aile üyelerine göre karşılık geldikleri kişileri, duyguları, hastalıkları sınıflandırmıştır. Hangi gezegenin hangi burç ve derecede yüceldiğini ve düşük durumda olduğunu belirtmiştir. Ptolemy ve Mısır Term tablolarını el almış ve Hintlilerin term tekniğini açıklamıştır. 12 evin özelliklerini belirtmiştir. Arap noktaları konusunda detaylı bilgiler vermiştir. Yaklaşan ve uzaklaşan açıları, gezegenlerin asaletlerini, almutenlerini, kendi ışığında olma ve olmama durumlarını, retro hareketlerini, yanan yolu anlatmıştır.

Helenistik bir öngörüm tekniği olan Profeksiyon metodunu açıklayarak, yıllık, haftalık, aylık gezegen yöneticilerini belirtmiştir. Kuşkusuz ki Biruni kendisinden önce yaşamış olan tüm büyük astrologları ve eserlerini titizlikle incelemiştir ve Helenistik Astrolojik Bilgilere son derece hâkimdir. Kitabının birçok yerine “Allah her şeyi bilir” ibaresini de eklemeyi ihmal etmemiştir.

Biruni, Antik Yunan ve özellikle Hint astrolojisinden çok etkilenir. Aristo’nun Fizik, Metafizik, Meteoroloji kitaplarını, Öklid ve Arşimet’in eserlerini, Ptolemy’nin Almagest’ini orijinal dillerinde inceler. Ayrıca Almagest’i Sanskritçe’ye, Öklid’in Unsurlar kitabını Arapça’ya çevirmiştir.

Dinine bağlı bir Müslüman olmasına rağmen, görüş ve düşüncelerinden Stoa Felsefesini ilke edindiği anlaşılır. Stoa düşüncesine göre en doğru seçen, sabırla katlanan, en ölçülü ve en adeletli üleştirici doğa’dır, bir başka deyişle madde’dir.  Doğalaşan bilge, bir kaya parçasının mutluluğu içindedir. Hiçbir şey onu sarsamaz ve yıkamaz. Akla uygunluğun ölçüsü doğaya uygunluktur. Çünkü akıl da bir doğa yaratısı, bir madde ürünüdür ve aklın bütün düşünceleri doğada olup bitenlerin yansımasından başka bir şey değildir. Tasarımlardan ve sanılardan kurtulmuş bir akıl, açık seçik doğa bilgisini edinebilir. Açık, seçik doğa bilgisi de, insana yaşamak ve mutlu olmak için en doğru ölçüyü verecektir.

Biruni; tüm bilgilerini bilimsel bir zihniyetle, objektif, metodik ve eleştirel bir yaklaşımla gelecek nesillere aktarma uğraşında olmuştur. Çağının ötesinde düşünen, sorgulayan, araştıran bu muhteşem bilim adamının 78 yıllık yaşamına sığdırdıkları hayret vericidir!

ISAR CAP Danışman Astrolog 

Pınar M. Selçuk